Buhara Avrupalıların gözünde hep gizemli bir kent olarak kalmıştır. Bu "egzotik" toprakları ziyaret eden Batılı seyyahların eserleri kapış kapış satılırken kimlik değiştirerek "yasak kent"in kapılarını zorlayanlardan bazıları da hiç geri dönememiştir. Orta Asya ve tasavvuf hakkındaki eserleriyle tanıdığımız değerli tarihçi Thierry Zarcone Buhara'ya bir molla kılığında girmeyi başaran Jean-Jacques Pierre Desmaisons derviş kılığına giren Arminius Vámbéry İstanbul'dan Orta Asya'ya giden Mehmed Emin Efendi Marki de Croizier ve daha birçok seyyahın hatıratlarından yola çıkarak kısa bir "kent biyografisi" kaleme alıyor. Sufilerin başlarına tac ettikleri bir zamanlar gayrimüslimlerin içeri alınmadığı "yasak kent"in İngiltere ile Rusya arasındaki "büyük oyun"a kendi iradesi dışında dahil olmasına ve demiryolunun gelişine kadar süren öyküsü bir kentin de "kişisel bir tarihi" ve "ruhu" olabileceğini gösteriyor.