"...Fikret elektriğe çarpılmış gibi titriyordu. Onun titremesiyle elindeki kahve tepsisi titriyor tepsinin içindeki fincanlar sallanıyordu. Sanki deprem oluyordu. Fikret titredikçe fincan ve tabaklar birbirine vuruyor takır takır sesler odada çınlıyordu. İkisi de susmuş sadece kahve fincanlarıyla tabakları konuşuyordu. Adeta Fikret'in içindeki depremi iç dünyasındaki duygularının sallantısını yansıtıyordu fincanlarla tabaklar..."
Bu kitap 1950'li yılların o günün doğasıyla insanıyla yaşanmışlıklarıyla yer yer Ege kültürü ve şivesiyle ille de kadınıyla Türkiye genelindeki toplumsal olayların bir izdüşümü.
Ege kültürünü kalıcı kılmak için kurgulanmış bir roman. Kimbilir; belki de okuyucunun yüreğine belleğine dokunur da düşünür diye...