Aydınlar moda haline geldiler. Bu üstünlük büyük bir açıklık getirmemektedir. Aydınlardan eskiden Ciz-vitlerin yaptığı gibi gerçekten soğukkanlılıkla söz etmek zordur. Konuya çoğu kez toplumsal bir gerçek olarak değil ideolojik biçimde yaklaşılıyor. Aydınların rolü olay sırasındaki davranışlarına göre belirlenip değerlendirilmektedir. Söz konusu aydınlar iyi ya da kötü yalnızca kendi kafalarının ya da başka kafaların ürünü bir varlık için yaşarlar. Geçmişe değgin toplumsal durum kültürel boyut geri plana itilmektedir. Çok sayıda bireyin yaptığı belirlemeye göre; -sanki her şey yalnızca buna bağlıymışçasına- aydın kendini yalnızca içinde yer aldığı durumlarla ve her şeyin bundan ibaret olduğunu sandığı çevresiyle algılar.
Edouard Breth "aydınların önemli yer tuttuğu bir yönetim biçiminden daha kokuşmuş bir yönetim biçimi olmayacağını" kesinlikle savlamaktadır: Les mefaits des intellectuels (Aydınların Kötülüğü) de "kendilerini en iyi insancı barışçı ve usçu tanıtan bir tür kast oluşturan aydınlar eskilerin yadsınan iç bulandırıcı kahramansal dinsel ve ulusçu düşüncesini çağdaş kentte işçilere özgü değerler olarak benimsetmeğe çalışırlar.
Saint-Simon'a göre "aydınların dokuncası"nı gerçekten belirtmek için Fransız toplumunun kaymak tabakası ve ulusal kitlenin ruhu fizikçiler kimyacılar ruhbilimciler matematikçiler ozanlar müzikçiler yazarlar vb. içinden birçok çatık kaşlı ulusçu yersiz düzeltici başarılı toplumcu ya da zehir gibi sözavcısı çıktığını göz önünde bulundurulmalıdır.
Daha başkalarş arasında Scénes et doctrines du nationalisme (Ulusçulugun Ögretileri ve Tartışmaları) de aydını "toplumun kendi mantığına dayanması gerektigine inanan; ve onun gerçekte ön zorunluluklara dayandığını ve belki bireysel akla yabancı oldugunu bilmeyen birey" olarak tanımlayan Barrés'i analım.
Edouard Breth "aydınların önemli yer tuttuğu bir yönetim biçiminden daha kokuşmuş bir yönetim biçimi olmayacağını" kesinlikle sağlamaktadır: Les mefaits des intellectuels (Aydınların Kötülügü) de "kendilerini en iyi insancı barışçı ve ulusçu düşüncesini çağdaş kentte işçilere özgü değerler olarak benimsetmeye çalışırlar." diyor. Robert Locoste 1957'de eski Cezayir savaşçılarının karşısında 1957 Temmuzunda: "Son günlerde Cezayir'de 20 kişinin ölümüne; 50 kişinin yaralanmasına neden olan terörizmin yeniden ortaya çıkmasından sorumlu olanlar işkencelere karşı kampanya açan kafa ve gönül göstericileridir. Onları aşağılayınız." demekten çekinmemiştir. Eşitleri arasında birinci (primus inter pares) Jean Cocteau sosyalist Bakana karşı beklenmedik bir çıkış yapıyor:
Soru: Dünyada en aşağı gördügünüz şey nedir?
Jean Cocteau - Aydınlar.