Yaşamın tekdüzeliğine dair inatçı tekrarlarla başlayan Karaköy'de Günbatımı Can Ediboğlu'nun ilk romanı. Ama gerçekten bir 'ilk roman' mı yoksa roman sanatı üzerine epey düşünmüş bir yazarın okurla buluşturduğu ilk romanı mı saptamak güç.
Roman sanatının günün modalarına yenik düşürüldüğü satış reçetelerinin bolca kullanıldığı 'okur böyle istiyor' safsatasıyla her şeyin ucuzlaştırıldığı bir dönemde Can Ediboğlu dikine traş tutumuyla kendi yolunda gidiyor. Bu yol 'gerçekten' bir roman yazmayı tercih edenlerin yolu.
Batu'nun dünyasında iz sürerken romanımızdan epeydir el ayak çekmiş 'ruh çözümlemesi'ne kavuşmak beni çok sevindirdi. Kim bu Batu? Günümüzün romanı onu birkaç cümleyle fizik özellikleriyle kaşıyla gözüyle tanıttıktan sonra nice olaylara gerilimlere gürültülere patırtılara sürüklerken; Ediboğlu ince ince çözümlüyor git git belleğimizde yaşamasına fırsat tanıyor.
Sonra bir aşk ... bir tutku ... bir saplantı Gerçekliğiyle düşselliği arasında mekik dokunmuş bir ilişki. Günbatımına doğru usul usul gidiş.
"Gecenin hep ürkütücü gelen karanlığı" yanında Yasemin varken Batu'yu artık korkutmayacak. Fakat bunun pahasını ödemek zorunda değil midir?
Karaköy'de Günbatımı yarın yine okunacak o 'öz roman'lardan.
Selim İleri