Saatsiz Zamanlar Erzurum'un bir köyünde görev yapan genç bir öğretmenin sır dolu hikâyesini anlatıyor. Hakikatin peşinde koşan hakikati arayan bir hikâye bu... Romanı okurken zamanın hükmünü yitirdiği âna şahit olacaksınız. Ahmet Çiçek bu romanında modern çağ insanının hayata dair algısını bir kez daha sorguluyor ve bu sorgulamayı doyumsuz bir edebi şölene çeviriyor.
"Rüyasında Ziko'yu takip ediyordu fakat bir süre sonra boynuna bağlı bir ip olduğunu fark etti. Sanki Ziko'yu değil de önünde uzayıp giden ipi takip ediyormuşçasına yürüyordu ipin ucunun nereye vardığını bilmeden. Nihayet bir uçurumun kenarında durabildi. Uçurumun karşısında bir uçurum daha vardı üstelik ipin diğer ucu karşı uçurumun kıyısındaki Ziko'nun elindeydi. Güçten takatten kesilen Erdem çaresizlik içinde dizlerinin üstüne çökerek haykırdı: 'Kurtar beni sakın çekme' Ziko ise: 'Senin sıratını ben geçemem. Peşimden geleceksen sıratından geçmelisin.' şeklinde cevap verdi. Erdem tam bu esnada ipin gerginleştiğini fark etti ve direndi. Baktı olacak gibi değil ne olursa olsun düşüncesiyle bedenini uçurumdan aşağı bıraktı. Bedeni uçurumdan aşağı iniyordu ama gözleri uçurumdan düşen bedenini izliyordu hâlen üstelik boynunda ip yoktu. Heyecanın doruklara çıktığı o anda duyduğu büyük bir gürültü ile uyandı. Bu bedeninin yere çarpma sesi olmalıydı."