Ortadoğu'da egemen olan aşiret örgütlenmeleri üzerine yapılmış birçok antropolojik ve sosyolojik araştırmanın özellikle klasik olarak kabul edilen kimi eserlerin ortak olarak vardığı sonuç; aşiret yapılanmasında parçalanmanın devam edegeldiği ve bireyselleşen vatandaşların ulusal toplumların biçimlenmesini sağladığı şeklindeydi. Oysa 1990'lı yıllardan 2000'li yıllara uzanan dönemde belki daha da öncesi- Ortadoğu ülkelerinde güçlenen ve yeni biçimler alan bir aşiret faktörü canlılığını korumakta ve toplumların siyasal hayatını biçimlendirmektedir.
Bunun kanıtlarını son olarak hala "süren" Arap Baharı'nda görüyoruz. Bu ülkelerde iktidarı elinde tutan güçler 'gözünü modernleşmeye dikmiş' krallar emirler yöneticiler askerler vb. her zaman aktif olan aşiretin değerler sistemini yeniden kurup aşiret örgütlenmelerini kendi yönetim biçimlerine göre kullanarak değiştirmeye başladı. Göçebelikten yerleşik yaşama geçen ve daha sonra da şehirleşmeye zorlanan bu aşiretler çevre ve maddi koşulları farklı biçimde kullanırken kendi grup dayanışmalarını hayali ya da gerçek olan soy ideolojilerini ailesel ve dinsel inanışlarını alışık olmadıkları bu yeni ortamda da sürdürdü. Bu ise göçebeyken yaşadıklarının çok dışında farklı toplumsal ekonomik siyasal ve kültürel ilişkiler ağını yaratırken beraberinde birçok soruyu da araştırmacıların gündemine soktu. İşte Londra Üniversitesi ve Birbeck College öğretim üyesi Faleh A. Jabar ile Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nde (CNRS) araştırmacı olan Hosham Dawod'un derledikleri bu eserde bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika bağlamında aşiretin tam olarak ne olduğu nasıl bir geçmiş ve kökten gelerek bugün ulaştığı modern ilişkilerin iktidara yansımaları inceleniyor.