İnsan haklarına saygılı bir hukuk devleti olmanın en önemli gereklerinden birisi ceza sorumluluğunu kusura dayandırmaktır. Diğer bir ifadeyle kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesini bütün suç hipotezleri için geçerli kılmaktır. Bu amaçla bugün kanunlardan objektif sorumluluk hipotezlerinin çıkarılmaya çalışıldığını ve bunu pek çok ülkenin kanun metinlerinde gerçekleştirdiğini görüyoruz. Ancak özellikle kasıtlı bir suçu takip eden istenmeyen neticeden sorumluluk konusunda bazı ülke kanunlarında objektif sorumluk geçerli olmaya devam ederken bazı ülkelerde ise ağırlaşmış neticeden sorumluluk konusunda kanunda kusura dayanan sorumluluk öngörülmesine rağmen yargı kararlarında yine versari in re illicita kuralının gizli şekilde uygulanmaya devam edildiği gözlenmektedir. Bu durum kişi hak ve hürriyetleri bakımından çok ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu çalışmada bu soruna dair tartışmalar ve çözüm yolları 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun kaynağını teşkil eden İtalyan ceza hukuku ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nu üzerinde etkisi hissedilen Alman ceza hukuku da dikkate alınarak incelenmeye çalışılmıştır.