Günümüzde yaygın suç ve suçluluk sanayi ve teknolojide dünyada meydana gelen baş döndürücü gelişmelerden sonra yalnızca bir ülkenin sorunu değil tüm dünyayı etkileyen küresel bir olgu haline gelmiştir.
İnsan ve ulaşım vasıtaları hareketlerindeki inanılmaz artış yasa uygulayıcıları beklemedikleri bir meydan okuma ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu durum suç ve suçlulukla mücadelede küresel boyutun öne çıkmasına ve özellikle adlî alanda uluslararası işbirliğine duyulan ihtiyacın daha güçlü bir şekilde dünya kamuoyu tarafından paylaşılmasına neden olmuştur.
Diğer bir ifade ile bu küresel olgu ile mücadelede küresel bir bakış açısına ihtiyaç duyulmuş olup bu noktada ortaya çıkan işbirliği ihtiyacından yola çıkan uluslararası toplum işbirliğine zemin oluşturacak bölgesel ve küresel araçlar oluşturma yoluna gitmiştir.
II. Dünya Savaşının hemen ertesinde bölgesinde -İnsan Haklarına Dayalı Avrupa Kamu Düzeni- oluşturma gayesini çıkış noktası alarak 10 kurucu üye ülke tarafından 1949 tarihinde imzalanan Londra Anlaşması ile kurulan ve Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi bünyesinde ürettiği yüzlerce anlaşma arasında ülkeler arasında cezai alanda uluslararası adlî işbirliğine hukukî zemin teşkil edecek çok taraflı anlaşmalara da yer vermiştir.
Türkiye Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan bu sözleşmelerin bir çoğuna taraf olmuş ve bu alanda -insan haklarına dayalı suç ve suçlulukla mücadele- adlı uluslararası kamu düzeninin oluşmasına katkıda bulunma iradesini ortaya koymuştur.