Hak arama özgürlüğünün doğal ve zorunlu sonucu bireylere dava açma hakkının sağlanmasıdır. Maddî hukukun tespit ettiği bu hallerde davanın nasıl nerede ve hangi usullere göre açılacağı münhasıran usul hukukunun alanına girmektedir. O nedenle usul kanunları dava dilekçesinin kaleme alınmasından içeriğine ve dava açılmasının sonuçlarına uzanan pek çok konuda düzenleme yapmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca geçerli olan tasarruf ilkesi gereği hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz ise de taraflar dava açıldığı takdirde usul kanunlarının belirlediği yolu izlemek ve en önemlisi de davalarını bizzat veya seçtikleri vekil aracılığıyla takip etmek ve pek çok usul kuralının gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Türk usul hukukunda kapsamlı bir şekilde uygulama alanı bulan taraflarca hazırlama ilkesi hukukî himayeye giden yolda tarafları aktif olmaya zorlamaktadır.
Öte yandan dava açılması adetâ miladi sonuçlar doğurmakta; maddî hukuk ve usul hukuku bakımından ortaya çıkan bu sonuçlar dava derdest olduğu sürece söz konusu olmaktadır.
Usul hukukunun biçimsel yanı belirli usul kurallarının gereğinin yerine getirilmemesinin yaptırımı olarak hâkime derdest bir davayı açılmamış sayma yükümlülüğü yüklemektedir. -Davanın açılmamış sayılması- ile dava açılmasının bütün sonuçlarının ortadan kalkacağı kabul edilmektedir. Davanın açılmamış sayılması ile davacının o davayı tekrar açabilme hakkının bulunması usul hukuku bakımından tartışmaya değer pek çok sorun da getirmektedir. O nedenle dava açılmasının sonuçları kadar davanın açılmamış sayılması da önemlidir.