19. yüzyılda ölümden sonra beynin çıkartılması sayesinde bu organın yapısına dair çok şey öğrenildi. Canlı insan beyninin işleyişine dair bilgiler ise sadece Phineas Gage (bkz. s. 139) gibi beyni zarar görmüş insanları çalışarak elde edilebiliyordu ancak beyin hasarının tam yeri hasta henüz hayattayken bilinemiyordu. 20. yüzyılın sonlarında beyin tarayıcılarının icadıyla her şey değişti. İlerideki sayfalarda 55 yaşında sağlıklı bir erkeğin manyetik rezonans görüntülemeyle (MRI) incelenmiş beyninde bir yolculuğa çıkacağız. Bu taramalarda beynin pek çok bileşenini görmek mümkündür. Bu bileşenlerin bazılarının işlevlerini anlamaya başlıyoruz ancak henüz bu "anlama yolculuğunun" çok başlarındayız.
Beyin taramalarının altlarına yerleştirilmiş yazılar belirtilmiş beyin alanlarının en muhtemel işlevlerini anlatıyor. Ancak bu alanlar genellikle bir değil pek çok fonksiyona sahip ve bu fonksiyonlar beynin diğer alanlarıyla yapılan etkileşimlere dayanır. Beyindeki yapıların çoğu sol ve sağ hemisferde bulunan benzerleriyle eşleşmiş durumdadır. Diğer bir deyişle beynin bir hemisferinde tanımlanan yapılar diğer hemisferde de yer almaktadır. Kitaptaki görüntülerde taramalar renklendirilmiş olup serebrum kırmızı serebellum (beyincik) açık mavi ve beyin sapı yeşil görünmektedir.