Eşit özgür ve aydınlık bir geleceğe inananlar için zor bir dönemden geçildi. İnançlarıyla birlikte gelecek umudunu da yitirerek bugünkü akıldışılığın adaletsizliğin ve zorbalığın hükümranlığına boyun eğenler aslında kendi varlık nedenleri olan geçmişe saldırdılar.
Bu yüzden geçmişi savunmanın geleceği savunmak olduğunu söylüyoruz.
Böyle bir değerlendirme elbette ancak geçmişin bugün içindeki anlamının doğru bir şekilde kavranmasıyla değer kazanacaktır. Çünkü geçmişi bilmek ve anlamak bugünü de daha iyi bilmeye ve anlamaya olanak verecektir.
Devrimci Yol denilince akla gelen en önemli kavramlardan biri 'Direniş Komiteleri' kavramıdır.
Bu konu etrafında 1980 öncesi yürütülen tartışmalar sadece geçmişin değerlendirilmesi bakımından değil bugün yaşadığımız sorunlar karşısındaki dersleri açısından da okunmalıdır. Bugün Türkiye'de yaşanan adaletsizlik ve zorbalık düzeninin yarattığı çaresizlik ve karamsarlık ortamının dağıtılarak özgür ve eşit bir gelecek umudu büyütülebilecekse eğer bu Direniş Komiteleri anlayışının temelindeki devrimci siyasetin ayak izlerinden yürünerek gerçekleşebilecektir.
Bu kitap uzun yıllar sonra bu konular üzerinde yeniden düşünme ve tartışma imkanını sağlayabilirse kuşkusuz faydalı olacaktır. O dönemde bu konularda yürütülen tartışmalarda kimin haklı kimin haksız olduğu bugün elbette çok da önemli değildir. Teori elbette önemlidir ama sonuçta bütün yazığ çizdiklerimizin bütün yapıp ettiklerimizin yaşadığımız ülkedeki gelişmelerin yani hayatın karşısında ne manaya geldiğine bakılacaktır. Çoğunlukla içine düşülen hatalarımız teori siyasi ve pratik meselelere örgütsel veya grupsal sonuçlarını önde tutan bir anlayışla yaklaşmak şeklinde karşımıza çıkıyor. Bunun sonucu örgütlerimiz ve partilerimiz sadece kendileri için siyaset yapan örgütlere dönüşüyor. Ötekinden bir adım geride kalmamak berikinden iki adım öne geçmek için uğraşırken ülkenin nereye gittiğine bakamayan bir sol sonuçta kuyruğunu kovalayan kediye dönmektedir.
Geçmişimizin derslerinin Direniş Komiteleri ve diğer tartışmalarımızdan bugüne uzayıp gelen şifresi sır değil bugün yaşadığımız ülkenin siyasal haritasının orta yerinde karşımızda duruyor !
Oğuzhan Müftüoğlu