Tarihi tekamül açısından Avrupa önce Sado- Hedonist birkaç çağ sonrasında Hıristiyan Metafiziği ile kutsanan bir toplum ve devlet algısından Rönesansla yıkılan bir Göksel Devletin kalıntıları üzerine akıl ve ideoloji ile önce zihinsel sonra nesnel olarak yeni bir dünya inşa etmeyi başardı. Sivillik bir anlamda kutsala karşı meydan okumaydı. Reform Aydınlanma ve Modern Dönemlerde Avrupa'nın yeni kutsalı; Akıl ve İdeolojiydi. Her ne kadar Avrupa Kültür Tarihi ile birebir örtüşen düşünsel dönemler yaşamamış olsak da Osmanlı İmparatorluğunun son iki buçuk asrından itibaren Batılılaşmaya çalışan bir kültür coğrafyası olarak Batıdaki Sivilleşme olgusunun etki alanı dışında kalamadık. Postmodern dönemi yaşadığını iddia eden batı Modernizmin kazanımlarını ret etmeden Ortaçağın kutsalına dokunmadan Antik Dönemin formlarını yeniden yorumluyor. Elinde üç turnusol kâğıdı var biri Hümanizm diğeri Pragmatizm. Bir diğeri ise Siyasal anlamda Sivillik. Bu çalışma her ne kadar söz konusu Batılı düşün süreçlerini birebir irdelemese de tarihi perspektiften Sivilliği Batılı kuramlar noktasında tanımlayıp kendine has ve eleştirel bir yaklaşımla sorguluyor. Bu çalışmanın bir başka nedeni ise Sivilliği Siyaset Alanın tekelinden kurtararak Sosyolojik platforma taşımaktır