...ve bu gelişe tam alışmışken bir gitme vakti daha kapımı çalacaktı. Bir ayrılığı daha yaşayacaktım.
Bir parça daha bırakacak ve devam edecektim yoluma kendi kendimi tükettiğimden habersiz.
Çoğu kez dönüp ardıma bakacaktım.
Ama ardıma bakmadan gittiğim de olacaktı.
Yani kaçışlarım yine kendimden olan kaçışlarım.
Bir zaman sonra yorulacaktım ve ne kadar gidersem gideyim aslında hiçbir şeyden kaçamadığımı
temelli gidemeyeceğimi-
Anlayacaktım ve kabullenecektim.
Artık; "Merkezi ben olan her yere gidebilirim" deyip varılacak yerin bir öneminin olmayacağını söyleyecektim. Çünkü vardığım yer kendim olacaktı. Bu saatten sonra hem gitmeyi kabullenecektim
hem de kendimden gidemeyişimi.
Onca gitmelerden sonra dönüp ardıma baktığımda ise; kiminin anısı tatlı kiminin acı yaralarla dolu koskoca bir geçmiş bırakmış olacaktım...
Artık ayrılığı ve kendimden kaçamamayı
kabullendim. Kaçamadığım ve kabullendiğim
bir gerçek daha var o da: sen sevgili...
Ve şimdi gitme vaktidir sana...