"Yüzünde her şey vardı. Canı öyle acıyordu ki ağaçların arasına dalıp bas bas bağırmak istiyordu. Acı vardı yüzünde... Hüzün vardı öfke vardı. Nefret vardı... Nefret ettiği insan o kadar yakınındaydı ki her an gergindi... Tedirgindi güvensizdi yalnızdı korkuyordu... Cesaret vardı yüzünde kibir vardı küstahlık vardı... Mutluluk vardı yüzünde. Çekingen ürkek sünepe bir kenara itilmiş küçük üvey evlât gibi; geceleyin yüksek yaylalardaki bulutsuz gökyüzünde kayıveren yıldızlar gibi esip geçen yakalanamayan bir mutluluk vardı yüzünde. Ama sunî değil mastürbasyon değil dosdoğru mutluluktu... Sevgi vardı yüzünde. Yiğit savaşçı bir delikanlı... Erdemli saygılı dürüst atılgan... Yumuşak sevimli... Ilık... Kavgacı bir sevgi vardı yüzünde. Yenilmez savaşçı giyinip kuşanmış yüzüne dikilmişti... Ama artık hiç biri okunmuyordu yüzünden. Bir askerdi o! Bir komutan! Bir erkek asker ve bir baba olarak vazgeçilmez görevleri vardı ve bir savaşın tam ortasındaydı. Savaşta nasıl durması gerekiyorsa öyle duruyordu: Duygusuz! "
Eski bir subay eski karısı ve çocuğunu karanlık kanunsuz güçlerin saldırısından korumak için Antalya'nın Patara kasabasına gider. O bir katil makinedir.