İnsan tanık olduğu güzellikleri biriyle paylaşmak istiyordu. Hayatımızın bireysel başarı ve sahiplenmeyle değil ama paylaşmakla anlamlandığını düşünüyordum. "Sevgi insanları birliğe bencillikse yalnızlığa götürür" demişti bir dostum haklıydı. Nereye gittiğinin önemi yoktu önemli olan kiminle gittiğindi! Bu güzel yolculuğu daha da unutulmaz kılmak için sevgilimle yapmayı dilerdim. Fotoğraflarımda antik kentin orta yerine onu yerleştirmek kimsenin ulaşamadığı çiçek bahçelerinde kulağına şiirler fısıldamak dev şelalelerin dibinde yöresel yemeklerden tattırmak isterdim. Gittiğimiz yerlere avuç avuç gül tohumu serpmek ulu ağaçların gövdesine adımızı kazımayı değil ama serin gölgesinde yöresel bir aşk hikayesi okumayı tercih ederdim mehtabı seyrederken... Onu motoruma alsam iki beden tek ruh Anadolu'yu baştan sona turlasak maceranın ve keşfetmenin keyfini beraberce çıkarsak ne muhteşem olurdu! Maalesef yalnızdım. Yalnızlığı bilerek seçmiştim. Bir şeylerden kaçmak için mi yoksa bir şeylere koşmak için mi tek başımaydım? Belki her ikisi de. Bu tavşan deliğinin sonunda beni bekleyen Barış'ı şimdiden çok merak ediyordum. Yaşadığım travmanın beni bir başkasına dönüştürdüğünün farkındaydım. Zamanın silgi kullanmadan resmettiği geleceğim yavaş yavaş belirmeye başlamıştı acılı yüreğimde. Biraz daha sabretmeliydim az daha...