"...Kürt toplumunun önemli bir zaafı ile karşı karşıya kalıyoruz. Kürt toplumunda bir hastalık var. Bunu irdelemeye çalışmak gerekir. Bu konuda Kürt aydını dediğimiz kategorinin ciddi bir şekilde ele alınması gerekir. Kürt aydınları hakkında kısaca şunu söylemek mümkündür. Kürt aydını Türk aydınının kötü bir kopyasıdır...
O günlerde Kürtler kendi aralarında Kürtçe konuştukları zaman Türk devrimcileri tarafından "milliyetçi" olmakla suçlanırlardı. Bu suçlama ve eleştiriler Türkçe bilmeyen köylülere değil daha çok devrimci ve demokrat öğrencilere yöneltilirdi. Yani Türkçe de bilen fakat kendi aralarında Kürtçe konuşan öğrenciler için veya çeşitli mesleklerden Kürtler için yapılırdı. Kürt öğrenciler de "milliyetçi" olarak suçlanmaktan çok rahatsız olurlardı. Böyle bir suçlamayla ya da eleştiriyle karşılaşmamak için de Kürtçe konuşmaktan Kürt toplumu olma özelliklerini savunmaktan çok büyük tavizler verirlerdi. "Ben enternasyonalistim" sözü işte bu tür suçlamaların ve eleştirilerin önüne geçmek için sık sık kullanılırdı. Temel sorun da burada ortaya çıkıyor. Kendi anadilinden vebadan kaçar gibi kaçmak sömürgecinin dilini kullanmak insanları devrimcileri enternasyonalist yapar mı?
Sömürgeci devletler Kürdistan'ı devletlerarası sömürge düzeyinde tutan devletler bütün kurumları sömürgeci düşünceleri ve eylemleri doğrultusunda kullanabilmektedirler. Din de bu kurumlardan biridir. Türk Fars ve Arap sömürgecileri İslamlığı Kürtlerin ulusal duygularının gelişmesini engelleyecek bir biçimde kullanmışlardır.
Kürtlerin ulusal hakları dili kültürü söz konusu olduğu zaman İslam kardeşliğini ileri sürüyorlar. "Kardeşlik" "eşitlik" gibi sloganlarla ulusallığın gelişmesini engellemeye çalışıyorlar. Kürtler kimliklerinden dolayı baskıya işkenceye hakarete soykırıma uğradıkları zaman da solculukla komünistlikle suçlanıyorlar. Böylece işkenceci güçlerin yanında yer almak gibi bir sonuç da ortaya çıkıyor..."