Ferman Süleyman Yılmaz mayınların gölgesinde bir coğrafyanın göç ve töre gerçekliğini çarpıcı bir üslupla sergilediği bu romanında kalemini bölge insanının kalbinde taşıdığı acılara hüzne batırıp batırıp yazıyor sanki. Sahipsiz Mezarlar gerçek bir öyküden esinlenerek yazılmasının yanında bu yönüyle de insanın içindeki en 'insani' duyguları harekete geçiriyor.
"Türkiye'nin en küçük coğrafi bölgesi ama ülkenin en büyük acılarını yaşayan bölgesidir Güneydoğu Anadolu. Onların hayatlarını onların acılarını beyaz sayfalara sığdıran nice insanlar vardır. Onlar kendi topraklarından son umutları yok diye kaçtılar. Yaşadıkları göç hayatı onların umut kapılarını aralayabilecek mi? Acılarını hep yüreklerine akıttılar. Onların dertlerini dinleyen ozanlar oldu. İşte o vakit kendi dertlerini dillendiren ozanları dinlediklerinde mum gibi eridiler. Gurbet yollarında daha önce hiç duymadıkları hâlde acılarını içinde taşıyan türküleri dinlediklerinde ister istemez hep birlikte eşlik ettiler. Manaları aynı olan bu ağıtlarla yer gök inler toprak dökülen gözyaşlarıyla sulanır.
Gittiler... Göçmen kuşlar gibi bir yerden bir yere sürekli taşındılar. Ama ne arkalarından bakan ne ağlayan ne el sallayan ne su döken ne de uğurlar olsun diyen kimse oldu."