"Yağmurun yağacağını herkesin bildiği ama bir türlü yağmadığı bir gündü. Gökyüzüne baktım martıların seslerini duyuyordum lâkin kendileri ortalıkta yoktu. Yanımdan geçen kızdan tanıdık bir parfümün kokusunu aldım. Dilimin ucuna isimler geldi. Gel gör ki ne parfümün ne de bu parfümü bir zamanlar kullanan kızın ismini söyleyebildim. Kız geçti gitti parfümün kokusu bana kaldı. Şimşekler çaktı göğü yırtarcasına. Mitolojideki tanrılar sanki harp halindeydi. Onca sese rağmen bir damla dahi düşmedi fanilerin üzerine. Ortasından tramvay geçen caddede bir başıma yürüdüm."
Son yirmi yılda Türkiye'nin geçirdiği sancılı değişimlerin kaosunda bir aşk hikâyesi. Mete Pelin Seda. Her tercihin bir kaybediş olduğunu suratımıza vuran yorgun ve bir o kadar yaralı karakterler. Eski bir defterin tozlu sayfalarında kapanmamış hesapların tam ortasında duran Mete ülkesi gibi Araf'tadır ve tercih yapmak zorundadır. Peki Araf'ta kalanların yazgısında mutlu bir son var mıdır?