"Rüzgâr görevini yapıyordu ben şahidim. Ağaçlardan can çekiliyordu. Göçmen kuşlaarı gönül rahatlığıyla yollarına uğurladığım günlerden biriydi. Adlandıramadığım bir ağırlığa kapılmıştım. Hüzünlü bâl içindeydim. Mevsim dönüyordu ben şahidim ağaşlardan can çekiliyordu." Ahmet Sarı; normal-dışılığın alışılmamışın sıradışının öyküsünü yazıyor. Bir oğlan gibi büyütülmeye çalışılan Aliye'den hayatına bir anlam arayan bir sevgi bir sevgili arayan büyük bir mutsuzluğunun içinde debelenen öykü kişisine kafalarından birbirlerine yapışık olarak doğmuş ikizlerin dramlarına uzanan çizgide trajik bir düzlemde geliştirilen bu "bıçaksırtı" hayatlar ve insanlar bir cinnetin bir uçurumun kıyısından anlatılıyor. Öykülerde 'kahraman anlatıcının beli ayrıntılara nüfuz etlen bir dil normal-dışını stradışı durumu daha çok insan bedeninden hareket ederek bulmaya çalışıyor. Dünya edebiyatında normal-dışılığın izini sürüp bilimsel incelemeler yapan Sarı bu defa kalemini kınından sıyırıp kendi öykülerinin ardına düşüyor.
Abdullah Harmancı