Orhan'ın şaşkınlığı görülmeye değerdi. Çok kısa bir süre sonra ilk şaşkınlığın yerini sevinç ve gurur aldı. Yüzünde sevgi dolu bir gülümseme belirdi. Sevil'i kucağına aldı ve onu öpücüklere boğdu. Kader daha fazla uzaktan seyredemedi onları. O da ikisini birden sarıp Sevil'e ve Orhan'a birer öpücük kondurdu. Hep beraber parolalarını ritüellerine uygun olarak tekrarladılar. Bu kez üçünün elleri birbirine kenetlenmişti. Etraftakilerin de bu durumdan ne kadar duygulandığı belliydi. Kimisi kâğıt peçetesine sarıldı kimisi de yaşaran gözlerini fark ettirmemek için başka yönlere bakmaya başladı. Mutluluk yapbozundaki son parça da yerini bulmuştu. Akşamüstü mutfak camının arkasından bahçedekilerin neşeli gülüşlerini dinledi. Ailesini seyretti. Hayatı bir şerit gibi geçti gözlerinin önünden. Lise yıllarından evlenişine İstanbul'u terk edişinden Sevil'in doğumuna işe başladığı ilk günden Orhan'la tanışıp İstanbul'a dönüşüne ve yuvasını kuruşuna dek her şey... İstanbul'u ana ocağını ilk terk edişimin on üçüncü yazı... Ve ben mutluluk serserisiyim...