"Uyandığında başlayan bir rüya kime anlatılır."
Varoluşçu felsefeye yirmi birinci yüzyıldan bakan değerleri ve ahlakı sorgularken kitapla okur arasındaki ilişkiyi zorlayan okuyucuyu sık sık provoke eden bu roman baştan başlamak zorunda kalacağınız bir başlangıç şiiri... Bir rest... İmkansız bir güzellik uğruna varoluşun yaşamın yeryüzünün verdiği acıyı görüyor ve bir artırıyor.
"On beş-on altı yaşlarında bir kız geçiyor emekleyerek. Ayakları çıplak ellerine terlikler giymiş. Boynunda iple bağlanmış bir dilenci tası. Sallandıkça bozukluklar şıkırdıyor. Tüm insanlık tarihinin tam bir temsili gibi işte önümden geçiyor. Diz çökmüş ve herhangi bir tatmin için diğerlerine yalvaran. Korkayım mı ağlayayım mı şükür mü edeyim bağırıp bir isyan mı örgütleyeyim? Ne uğruna? Sadece hayatta kalmak için dört ayak yalvaran insanlar krallığı için mi?
Değmez hiçbir yerde zamanda ve şekilde..."
Sarı Çıyanın Rüyası devam edecek...