Duyarlığa seslenen fotoğrafın kazandırdığı inandırıcılık gücü onun eleştirel gücü ile orantıldır. Çünkü fotoğraf tartışmaya yer bırakmayacak kadar tarihsel bir kanıttır. Objektife yansıyan görüntü ve fotoğrafı çeken kişinin olaya tanıklık etmesi fotoğrafın tarihe ettiği tanıklığın gerçek olması nedeniyle gücünü daha da arttırmaktadır. Bunun en dramatik örneğini Kevın Carter'in 1994 yılında Sudan'da çektiği "Akbaba ve Çocuk" fotoğrafında görebiliriz. Bu fotoğraf çeken ve çekilen kişiyi ölüme götüren fotoğraftır. Carter her ne kadar bu fotoğrafı ile Pulitzer ödülünü almış olsa da çektiği fotoğraf Afrika'da ki açlığın simgesi olsa da vicdan azabına dayanamayarak ölümü seçmiştir. Bu durum bu fotoğrafın gücünü daha da arttırmıştır. Çünkü fotoğrafçı yaşamın en zor anlarını dondurup tarihe miras bırakırken bulundukları coğrafya da gözlerden uzak olup bitenlerden insanlığı haberdar etme görevini de üstlenir.