21. yüzyılın savaş alanı fundamentalim ile kozmopolit hoşgörüyü karşı kaşıya getirmektedir. Küreselleşen bir dünyada bilgilerin ve görüntülerin yeryüzünün her tarafına rutin biçimde akratılmasını seyreden bizler bu şeiklde bizden farklı biçimde düşünen ve farkla yaşamlar süren başka insanlarla düzenli ilişkiler kurmuş oluyoruz. Kozmopolitler bu kültürel karmaşayı memnunlukla karşılayıp benimsiyorlar. Fundamentalistler işte bu eğilimi rahatsız edici ve tehlikeli buluyor ve her alanda (din etnik kimlik ya da milliyetçilik gibi) yepyeni ve saflaşmış ve geleneğe (genellikle de şiddete) sığınıyorlar. Bu süreçte kozmopolit bakışın kazanacağını haklı olarak umut edebiliriz. Kültürel çeşitlilik ile demokrasinin hoşgörüsü birbiriyle yakından bağıntılıdır ve demokrasi şimdi dünyanın her tarafına yayılmaktadır. Demokrasi arkasında yatan güç küreselleşmesidir. Ama aynı zamanda ve paradoksal olarak en çok bilinen demokratik yapıların yani parlamenter demokrasinin yapısının sınırlarını belirleyen etken de küreselleşmedir. Bizim mevcut kurumları daha fazla demokrasirleştirmeye ve üstelik bunu küresel çağın taleplerine karşılık vermeye çalışan biçimlerde yapmaya ihtiyacımız var. Bizler asla kendi tarihimizin efendileri olamayız ama elimizden kaçıp giden dünyayı yerinde tutacak yollar bulabiliriz ve bulmalıyız.