Ben şimdi 93 harbinden kalma bir mimarinin gölgesinde güneşe çevirdim gözlerimi... Güneş yakarken tenimi bir savaş bir göç bir dönem o günlerden kalma yaslı bir mimariye neler fısıldamıştır; en çok onu merak etmekteyim. Yaslı bir mimarinin kubbesinden yükselir mi yitik hayatların yarım kalmış efkârlarının yanık kokuları... Kalbin sathında ebedi kalır mı yaşayan canların hikâyeleri... Ben 21. yüzyılda kendi hikâyesi ile hasbihal eden kalbimin satır aralarında gezinirken 93 harbine takılı kalan fikrimin fısıldadığı hicaz makamı bir hikâyenin hayat yanına koşuyorum.
Sol yanımda bin sızı... Sağ avucumda gözü yaşlı kamış kalemim... Şimdi ben 93 harbinin nefesindeyim. Kusursuzluğuyla her kalbi kendine hayran bırakan zümrüt gözlü o dilber ben olmasam da onun savaşta değişen kaderini yazan kalbin ta kendisiyim. Şimdi içimde yiten hayatın buğulu tütsüsü... Elimde topraklarını terk etmek zorunda kalan yüreklerin parçalanmış umutları hülyaları...
Sahipsiz mezarlar bıraktık ardımızda... Sayısız gözyaşı katran karası ölümler savaşa yenik düşmüş sevdalar birbirine karışmış hayaller... Kalmak yürek isterdi de ya gitmek kolay mıydı? Gidenlerin kalanlardan ölenlerden ne farkı vardı?
Bedel sevgi savaş göç ve cesaret... Yaşamak okunmak kadar kolay değildi! Ben sırtımı dayadığım 93 harbinden kalma bir mimarinin duvarından bakıyorum tarihin sisli yollarına... Sağ gözümden akıtıyorum sevdayı...