Tabutu alan kadın çocuklarını evde bıraktığı için hayli telaşlıydı: "Ya ağlarlarsa ya sesleri duyulursa ya başlarına bir şey gelirse..." diye endişeleniyordu. Gerilmiş yaydan çekilmiş kılıçtan daha gergin olduğu için başı dik gözleri ilerideydi. İki arada bir derede kaldığından sıkıntıdan patlamak üzereydi. Arada ağzını açıp derin derin soluyordu. Öyle ya... Ya çocuğun öldürülmesini bekleyecekti ya da göz göre göre canından bir parça olan yavrusunu tabuta koyup suya verecekti. (...) Nihayet yerden aldığı kapaklı tabutu kucaklayıp evine getirdi. Koklayıp okşadı ağlaya sızlaya alnına şefkat öpücükleri kondurdu. Sonra da cesaretini toplayarak bebeği yerleştirdiği ziftli tabutun delikli kapağını üzerine bağladı. Güneş tesir etmesin diye topladığı ağaç yapraklarını gölgelik ederek hepsini birbirine iliştirdi. Ardından Allah'a havale edip Nil'e bırakıverdi.
Sudan Gelen Hz. Musa'nın hayat öyküsüdür...