Ezilen ve hakkı yenilen insan güçlenmeyi ister. Hazret-i Peygamber'in ifadesiyle kristal kadar narin olan kadınlara karşı erkeklerin muamelelerinde bir kusur var ki toplumumuzda kadının «ayakları üstünde durması erkeğe muhtaç olmaması karşısında dik durması(!) için» okuyup meslek sahibi olması arzulanmaktadır.
15 yaşındaki çocuğunu cepheye gönderebilen anneyle tek otobüsle falanca yere gönderemeyen anne arasında fark olmalı! Sözüm ona kültürlü bilgili ve çağdaş anne-babalar olarak bizler demek ki bir yerlerde yanlış yapıyoruz.
Bugünün müslümanı değişti hem de çok değişti. 15-20 yıl önce büyükşehirlerin nâdîde semtlerinde oturan iyi arabalara binen; yönetici işadamı milletvekili müdür koordinatör mimar mühendis doktor avukat olan kaç tane gümüş yüzüklü erkek ipek başörtülü bayan vardı? Bu bayanlar ve erkekler bu mevkileri niçin arzuluyorlardı? Bu mevkilerin hakkını vererek buralarda kalabilmek meydanlarda miting yapmaktan daha zor değil mi?
İpek başörtülü tek taş yüzüklü hanımlara; Plâtin yüzüklü cipli beylere; Bilgisayar ve play-station karşısında oyun oynamaktan ve test çözmekten başka bir şey bilmeyen oğullarımıza; «chat» başından kalkmayan ellerinden «I-Phone» düşmeyen ayda on bin SMS atan kızlarımıza baktıkça içimizde bir şeyler cızz ediyor mu?
Sahip olduklarımız ve üzerimizde taşıdıklarımız eğreti duruyor değil mi?