Devrim düşüncesinin "bir gençlik hastalığı" olarak görülmeye başlandığı günümüzde eski örgüt ilişkilerini aşklarını dostluklarını değerlerini kısacası yaşamın anlamını yeniden sorgulayanların anlatısı *Güzel Çağ*... Yarınların güzel şeyler getireceğine dair insana umut aşılayan iyimserliğin çürümeye yüz tutuşu Aydınlanmacı görüşlerin belki de tümüyle sorgulanışı olan bu eser geçmişin "idealleri" ile bugünün "gerçekleri" arasında bocalayanların kısacası araftakilerin konuşmaları...
*Güzel Çağ* siyasi arayışlarla gündelik ilişkilerin arasındaki onulmaz bağlantıları harmanlıyor eşitsizlikleri yeniden üreten "siyasetsiz siyaset" çağına direnenlerin de aslında içten içe ne kadar çaresiz olduklarına dikkat çekiyor. Çıkış yollarını kimi zaman "Ergenekon" benzeri örgütlenmelerde arayanların iç çelişkilerine tanıklık ediyor. Yeni "gerçekler"in karşısında her ne olursa olsun yaşama tutunmaya çalışanları devrim ve cinselliğin bastırılmış arka odalara kapatılmış "yasak ilişkisi"yle birlikte işleyen politikayı gündelik yaşamdan dokuyan bu deneysel roman Alaattin Topçu'nun üretken kaleminden okuyucusuyla
buluşuyor.
Okur ne zaman metaforlarla boğuşsa dünyanın cahil aydınları solcuları burjuvaları Müslümanları entelleri... bir bir gözlerinin önünde geçit töreni yapmaya başlıyorlardı. Hepsi büyük büyük sözcüklerle savsözlerle aslında içi boş/kof gerçek hayatla örtüşmeyen görüşler yuvarlıyorlardı miting alanına... "Kurtuluş reçetesi bizde" diyenler bolluğundan geçilmiyordu.
"Kurtuluş reçetesi bizim dernekte bizim partide bizim sendikada... En 'doğru' biziz... En 'yanlış' ötekiler..." Sanki dünya koskoca bir miting alanıydı.