"...Edebiyatımıza Sait Faik'le gelen ve hayatı özgürce yaşamak isteyen ama önlerine çıkan engeller karşısında gereksiz alınganlığa kapılarak içine kapanan bir kuşağın hayatını anlatma modasına Akbal da uymuştur. Ne var ki bu insanlar Sait Faik'inkilerden biraz farklıdır. Onun kişileri mutluluk kavramından uzakta kendi düş dünyalarının dar alanlarına kapanmış dışarı çıkmak istediklerinde toplumun ayıplamasından ya da hayatın gerçekleriyle yüzleşmekten korkan sürekli düş kuran ve kurdukları düşlerin gerçeğinde yaşayan silik alıngan ve biraz da mahçup kişilerdir. Bu yüzden daha çok "ben"in ikinci 'ben'iyle mücadelesi şeklinde ortaya çıkan Akbal'ın kişilerinin çatışmaları hep iç dünyalarında gerçekleşir; tepkileri dışarıya yansımaz."