Atlar bakımlı ve nalları yeniydi...
Say ki; bu diri atlar sadece bu yolculuk için yaratılmışlar ve bir daha da asla hiçbir yerde olmayacaklardı... Böylesi atlar bir daha da şu yeryüzüne hiç gelemeyecekti. Gören gözler bir daha böylesine güçlü böylesine ihtişamlı atlara şahitlik edemeyecekti. İşte o şahitliğe meydan vermemek adına böylesi kapkara bir gecede oluyordu ne oluyorsa. Sahipsizdiler her hangi bir kudretin onlara sahip olabileceği tasavvur edilemezdi...
Gergin bir yaydan hedefine iyice nişan alınarak fırlatılmış ok gibiydi atlar... Dar taşlı ve yer yer balçıklı orman yoluna aldırmaksızın hiç hız kesmeden karınları yere değerekten dört nala menzile akıyorlardı.
Ağızları köpürmüş sırılsıklam ter içinde kalmıştı tekmil azaları. Kara yeleleri biteviye bir birine karışarak savruluyordu... Sert kalın baldırları bileklerine doğru inceliyor ve toynaklarının üzeri kara uzun terli kıllarla kaplıydı. Dört bacaklarının dördüne ve karınlarına koşum takımlarına kara vıcık vıcık balçık serpilmişti... Sıvanmış gibi değil de püskürtülmüş gibi düzensiz bulaşmıştı balçık...