Kâhin Derben dersin en can alıcı sırlarını açıklamaya başladı.
"Bizim varımız yoğumuz şu biçare beden ve ruh içinde çırpınan çok renkli çok yönlü çok değişkenli duygu ve düşünceler tufanıdır.
Düsturumuz nedir? Her bir insanın içinde tüm kâinat gizlenir. O zaman ne yapacağız? Kendimizi bölebildiğimiz en ufak parçalara bölüp tekrar bütünleyeceğiz. Kendi içimizde olup da unuttuklarımızı sakladıklarımızı hep beraber ortaya çıkaracağız.
Varlık sonsuzdur karmaşıktır çetrefildir. Sır en küçük parçada yazan tek bir ortak cümledir. En küçük parçamıza kadar bölünüp bir olacağız bütünleşip varlığın görkemli karmaşasına döneceğiz. O karmaşa ki içindeki düzen muazzamdır."
Bu heyecanlı zeki hareketli kendine güvenen güzel adam beni söylediği her şeye inandırabilirdi. Her konuşmasının bitiminde hayranlık ve saygıyla boynumu eğebilirdim. Gel gör ki hazmetmek anlamak benimsemek için daha fazlası gerekiyordu.
Ben içimdeki Saka'yı Jehim'i Lavin'i arayıp bulsam bunu yaparken zihnimde ve kalbimde taş üstünde taş bırakmasam parça parça olsam... Tutkularımla plancılığımla kaygılarımla hatta hayata sıkı sıkı yapışan yanımla yüzleşsem... Onlar benim kayıp özgür bulanık sularıma nasıl varacaklardı? Diyelim içimizde olabileceğimiz ama açığa çıkarmadığımız tüm kişileri bulduk buna birlikten ziyade delilik denmez miydi? Evet düpedüz delilikti yaptığımız.
Aklımı karıştıran memnuniyetsizliğimi duymuşçasına devam etti Kâhin. "İşte ancak o zaman herkes ve her şey olduğumuz zaman kâinatı anlayabiliriz."