(...) Hep soruyorlar ısrarla: Ada çok mu değişti? Hatıralarımdaki Ada nasıl idi? Günlük hayatı eski insanları ilişkileri. "Rumlar'ın zamanındaki" Ada. Onlar sordukça gözlerinde müruru zamana uğramış bir devrin kalıntısı olarak görüyorum kendimi türlü nedenlerle nesli tükenmek üzere olan bir toplumun son bakiyelerinden...
Evet Ada muhakkak o eski Ada değil. Ancak sanırım yok olan kayıplara karışan bir şey varsa aslında bizleriz. Gerilere baktıkça Ada hatıralarımızın peşinden koşarken hep kendi çocukluk gençlik yok olan yıllarımızı arıyoruz. Hakikatle özlediğimiz ve bulamadığımız o geçmiş yıllardaki bizleriz. Biz yokuz aslında. O Hristos'taki Kopsidas bahçesinde cüce okkagüllerin arasında kelebek peşinde koşan kurşun askerleri ile oynayan perçemli esmer çocuk yok artık gerilerden gelmez...
Ancak adayı daima sevdim seveceğim. O anılardaki hatıralarımdaki ada başka bu hala sevdiğim hep seveceğim ada başka. Bütün güzellikleri ile karşımdadır. (...)