Bilgi tarihi ve bilgiyi üretmenin yöntemlerine dair çağlar boyunca epeyce kafa yorulduğu biliniyor. Fakat yüzlerce yıllık deneyim ve tartışma sonunda ulaşılmış olan sonuçların günümüzde bilgi toplumu diye adlandırılan süreçte kabaca son yirmi yıldır çatladığı ve değiştiği izleniyor. Çok açıktır ki bilgi derleme tasnif depolama araştırma bilgiye ulaşım ve sunma hakkındaki öğrendiklerimiz digital teknolojiye bağlı olarak artık neredeyse kullanımdan düştü sayılır. Bilgiye erişim konusunda insanın ihatasını zorlayan hız konusunda ise Ansiklopedi çağının başındakinden daha derin bir kırılma süreci yaşanıyor. Üstelik günümüzde yaşanan değişimin sonuçlarını görebilmek için ansiklopedi çağındaki kadar uzun süre beklemek de gerekmiyor. Diğer taraftan bilgi teknolojisindeki akıl almaz buluşlar ve bunun avuç içine sığabilen aletlere uygulanması nedeniyle bilgiye ulaşma ve bilgi üretimi konusundaki kabul edilmiş çalışma metodları köklü bir şekilde çok başka bir kalıba dökülüyor. Aynı zamanda bir saniye daha fazla beklemeye tahammülü olmama beklentisiyle donanmış sıradan kullanıcılar ve yeni araştırmacı tipi eskinin derviş sabrıyla donanmış müdekkikleriyle zorunlu olarak replace ediliyor. Burke daha önce birinci cildi Tarih Vakfı Yurt yayınları arasında Gutenberg'den Diderot'ya Bilginin Toplumsal Tarihi adıyla çevrilen ve yayınlanan önemli çalışmasının ikinci cildinde bütün bu süreci gözler önüne seriyor. İkinci cildin alt başlığından anlaşılacağı üzere Encyclopedie'den ( 1751-66) wikipedia'ya (2011) kadar gerçekleşmiş olan değişiklikler hakkında genel bir yorum sunuyor.
Burke kitapta ele aldığı bilgi üretimi bilgiye ulaşım onu yayma ve bilgi üzerine çalışma koşullarındaki değişimi tartışırken konuları milli yandaşlıklardan veya bilimsel disiplin taraftarlığından kaçınarak karşılaştırmalı bir yaklaşımla ele almayı beceriyor. Epistemoloji ve uygulanmasına dair sonuçları kavrayan bir sentez yaratmaya çalışan Burke toplumsal tarih ve bilgi nedir soruları etrafında bir kavramın bilgi'nin toplumsal tarihini inşa ediyor. Bütün bu macera sırasında yeni koşullardan hareketle eski yaklaşımlar ve çalışma yöntemleri hakkında gedikler açmayı başarıyor ve okuyucuya da yeniden düşünme imkanı yaratıyor.