"Gel iki lafın belini kıralım..."
"Biraz muhabbet edelim..."
- Var ya... Biliyor musun?...
-Neyi?
"Benden duymuş olma; ama şu bizim .................var ya...
- Aaaaaa! Anlatsana ne olmuş?
- Yok. Ben söylemeyeyim. Gıybet olur şimdi!
- Aman çatlatma insanı. Bir şey olmaz.
- İyi o zaman bak dinle!...
Bu ve benzeri diyalogları başlatan ya biz oluyoruz ya da çok basit bir şey yapıyormuş gibi ballandıra ballandıra anlatıyor kulak kabartıyoruz yapılan konuşmalara...
Dilimiz; kavgalarımız kişisel çıkarlarımız kırgınlıklarımızdan beslenip döndükçe dönüyor ve ağzımıza bal çalınırcasına konuşup duruyoruz...
Evet dedikodu yapmak boş gereksiz sözler sarf etmek bir kimsenin gıyabında çekiştirmektir gıybet...
Duyacağı zaman üzüleceği bir sözü insanın arkasından söylemek arkasından atmak kusur ve ayıplarını sayıp dökmektir gıybet...
" Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? " (Hucurât 49/12)
Hiç yakışır mı bize?..