"Varoluşumuzu içerisinde gerçekleştirdiğimiz dilimizde Türkçe'de felsefe nerede duruyor? Felsefe Türk dilinin özünün yakınında mı yoksa uzağında mı duruyor? Bu dilin varlığı açık kılma tarzına nüfuz edip onu kendine maledebilmiş mi; bu dilin "dünya"sını bu dilin anlam bütünlüğünü felsefi kılabilmiş mi? Bu tür sorulara yol açan dil-tarihsel olgu felsefenin kendi kültürümüzün kendi dilimizde bize konuştuğu anlam bütünlüğü içerisine sonradan girmiş olmasıdır. Felsefi düşünce Türk dilinin kendi iç biçiminden doğmamıştır; bu dilin gerçeklik ilgisinde somut tümel olarak kavram boyvermemiştir. Son iki yüzyıldır çözmeye çalıştığımız temel kültürel sorunumuzun somut tikel ile soyut tümel arasındaki kapatılamaz mesafede kitlenip kalmasının nedeni belki de budur."