Hiçbir devlet yöneticisi kendisine toplum çoğunluğunca gönüllü itaat edilmedikçe iktidarda kalacak güce sahip değildir. Her siyasal sistem daima bir meşruluk temeline ihtiyaç duyar. Bu tarihte bazen ahlak ve din bazen ulus bazen de bir sınıfsal dayanak olmuştur. Ama bütün meşruluk arayışlarının amacı -siyasal sistemin adı ne olursa olsun-toplumsal dayanak elde etmektir. O halde toplumun algısı siyasi yönetimler için meşruluğunu sürdürme sorunudur aynı zamanda. Siyasal sistemler toplumsal yapıdan etkilenir. Ama bu etkileşim tek taraflı değildir. Ağırlık noktası toplumdan yanadır. Özellikle örgütlü toplumlarda durum böyledir. Devlet de toplumu kullandığı iktidar araçları ile biçimlendirir. Bir başka ifade ile toplum-devlet etkileşimi karşılıklıdır. Bu nedenle filozofların nasıl daha iyi bir yönetim kurulabilir sorusu hep nasıl bir toplum noktasında düğümlenir.