Ömer Seyfeddin İstanbullu bir ailenin çocuğu olarak 1884'de Gönen'de doğmuş 7 yaşında iken ailesi ile beraber İstanbul'a gelmiştir. Hayatı roman gibidir ilk mektepten sonra subay olan babası tarafından askeri rüşdiyeye yazdırılan Ömer Seyfeddin daha sonra Edirne Askeri İdadisi 1900 ve Harbiye Mektebi'nden 1903'de piyade teğmeni rütbesiyle mezun olur.
İlk hikayesi 1902'de henüz Harbiye talebesi iken Sabah gazetesinde neşredilir. 1910'da ordudan istifa ederek kendisini tamamen fikir ve yazı hayatına verir. 1911'de Ziya Gökalp ve Ali Canip ile birlikte Selanik'te 'sade Türkçe' akımının bayraktarlığını yapan Genç Kalemler dergisini çıkarırlar. 1912'de patlak veren Balkan Savaşı'nda üsteğmen olarak yeniden askere alınır Sırp ve Yunan cephelerindeki yoğun çarpışmalara katılır. Yanya Kalesi'ni savunurken esir düşen askerlerin arasında o da vardır. Esaret hayatı bir yıla yakın sürer. 1913 Aralık ayında İstanbul'a avdet eder. Kısa süren dünya hayatına gözlerini kapadığı 1920 yılına kadar hikayenin yanı sıra edebiyatın hemen hersahasında birçok eser vermiştir ancak en başarılı ve kalıcı eserleri şüphesiz ki hikayeleridir.
Hikayelerinde yaşadığı devrin fikir cereyanlarına yer vermekle kalmamış Balkan Faciası gibi milletçe çekilen büyük acıların ruhlarda ve gönüllerde bıraktığı onulmaz kederleri de derin bir hissiyatla yansıtmıştır. Yeni yetişen nesiller bir asra yakın zamandır tarihi mefahirimizin en parlak misalleri kadar milli manevi seciyemizin en büyük erdemlerini ve en seçkin vasıflarını da yine en çok onun hikayelerinden öğrenmektedir.