Feridettin Atatuğ'un "Tahtasız Hoca" başlıklı romanı Tanzimat döneminden 1930'lara kadar geçen sürede çeşitli tarihsel ve eğitimsel olaylar içinde yaşamış olan öğretmen Abdullah Lütfi'nin (18551931) romanıdır.
Elazığ'ın Ağın ilçesinde doğan Abdullah Lütfi imkânsızlıklar ve yoksulluklar içinde kendi kendini yetiştirmeye çalışır. O kendisinin çevresinin ve tüm toplumun kurtuluşunu ve refaha kavuşmasını eğitimin geliştirilmesi ve bilgisizliğin giderilmesinde görür.
Abdullah Lütfi meslek dışından açılan bir sınavı başararak çeşitli yerlerde özellikle de Elazığ yöresinde ilkokul öğretmenliği yapar. Dini bilgisi ve öğrendiği Fransızca yoluyla elde ettiği müspet bilgiler sayesinde saygın bir öğretmen ve halk önderi olur. Onun ilginç bir çalışması da eski harflerle Türkçe okuma yazma öğretimine ilişkin yeni bir yöntem geliştirmiş olmasıdır. Bu hece ve kelime yöntemine karşı "cümle öğretim" yöntemidir. Bu konuda hazırladığı bir alfabeyi Osmanlı Eğitim Bakanlığına gönderir fakat muhtemelen bir "eğitimci diploması" olmadığı için görüşleri dikkate alınmaz.
Abdullah Lütfi her rastladığı kişiye "kafadar okuyor musun" diye sorar her yerde öğretim yapmaya çalışır ve bir yandan başında sarıkla camiye ibadet için giderken bir yandan da kilisede bir papazdan Fransızca dersleri alır. Çevresinde saygı görmekle beraber bu nedenlerle "tahtasız" yani biraz "deli" olarak da nitelendirilir...
Abdullah Lütfi çeşitli siyasal ve askeri olayların içinde yer alır. Örneğin 18771878 Osmanlı-Rus savaşına bile gönüllü olarak katılır Temmuz 1921'de Ankara'da toplanan Maarif Kongresine dinleyici olarak gelir. O her yerde ileri görüşlü yeniliklere açık yurtsever eğitimin gücüne inanmış bir öğretmen ve halk önderi olarak karşımıza çıkar.
Okuyucular Feridettin Atatuğ'un akıcı ve renkli bir üslupla kaleme aldığı bu romanı zevkle okuyacaklar öğretmen Abdullah Lütfi'nin "tahtasız" mı yoksa "dahi" mi olduğuna kendileri karar vereceklerdir.