Kartal; Neden ağlıyorsun? Hoş geldin!demek yok mu?
Seni ormana huzurun bol olduğu yere götüreceğim.
Eğer insanlar oraları da tahrip etmemişlerse tabi...
Bir gün gelecek bizim gibi canlılara yaşanacak yer kalmayacak belki de.dedi.
Cankız; Haklısın ama benim ne günahım var? Ben de senin gibi doğanın bozulmasını istemiyorum.
Hatta okulumda arkadaşlarım arasında doğayı ve çevreyi koruma bilincini geliştirmek için çalışmalar yapıyorum.
Ne olur! Bana kıyma!
Senin ve bütün canlıların huzurlu güvenli bir ortamda yaşamalarını savunuyorum. Beni öldürmekle eline ne geçecek?
Kartal; Karnım doyacak. İyi besleneceğim. Yavrularımı besleyeceğim. Onlar yuvada aç. Sen nasıl ceylanı bekliyorsan onlar da beni bekliyorlar.dedi.
Cankız; Ama sen yavrularına başka besinler de yedirebilirsin. Mesela kurbağalar ve böceklerle de besleyebilirsin.
Benim ise beslenmek için süt içmekten başka şansım yok. Çünkü burası başka şekilde beslenmeme uygun değil.
Üstelikte vücudumda senin ve arkadaşının açtığı yaralar da var. Onların iyileşmesi gerek.dedi.
Kartalın artık sabrı kalmamıştı. Karanlık çökmek üzereydi. Fazla zaman kaybetmeden gitmesi gerekiyordu.