Onlar Türk askeriydiler. Onlara karşılarındaki askerlerin düşman olduğu söylenmişti. Çok uzaklarda ve çoğunun ismini dahi belki de ilk defa duydukları bir ülkedeydiler. Öylede olsa ülkenin menfaati için düşman olarak gösterilen askerlerle çarpışacaklardı. Ülkenin siyasi geleceği onların göstereceği kahramanlığa bağlıydı. Onlara öyle anlatılmıştı. Süngüleriyle her zaman vatanı savunmuştu onlar. Bu doğaldı çünkü vatan için vardılar. Siyasilerin işin kolayına kaçtıkları toplantı salonlarında yapmaları gereken mücadeleyi askerlerin süngülerinin ucuna havale ettikleri düşünülebilirdi. Türk evladının bilmediğimiz bir ülkede ideolojik savaş uğruna ölmesinin ne kadar anlamsız ve bizim olmayan savaşa Mehmetçiği göndermenin kabul edilemeyecek bir siyaset olduğu söylenerek kolay bir muhalefet yoluyla halkın desteği alınabilirdi. Ancak muhalefet sadece şekil yönünde karşı çıkarak iktidarı destekledi. Savaşın en kanlı günleri yaşanırken ülke arzuladığını aldı ve NATO'ya girerek kırk yıl sürecek Soğuk Savaş dönemini düşmanın sıcak nefesini ensesinde hissetmeden geçirebildi. Dış politikanın çıkarcı iç politikaya alet edilemeyecegini biliyordu o zamanki siyasetçiler. Sonuçta onlar kahramanca mücadele ettiler Kore de savaştılar öldüler. Ve başardılar.