Batılı araştırmacıların özellikle son yıllarda antik devrin siyasal yönünden çok sosyo-ekonomik yapısına ilişkin çalışmalara yöneldikleri gözlenmektedir. Artık tarih araştırmalarını "önemli siyasal olayları kronolojik sıra içinde ardı ardına dizmek" gibi gören zihniyet terkedilmiş bu olayları yaşayan insanoğlunun günlük yaşamı düşünceleri sorunları ve inançları üzerine eğilen araştırma tarzı ön plana çıkmıştır. Bu nedenle antik toplum nüfusunun neredeyse yarısının köle olduğu bilindiğine göre kölelik kurumunun nasıl işlediğini ve kölelerin sosyal ve kültürel yaşamda aldıkları rolü bilmeksizin sağlıklı bir ilkçağ tarihi yazmak olanaksızdır. Gerçekten köle gücüne dayalı üretim biçimini "karakteristik ekonomik yapılanma türlerinden biri" olarak gören Marx'dan bu yana çok sayıda bilim adamı kölelik sorununa yönelmiş ve alanda hayli kapsamlı araştırmalar yapılmıştır. Ancak gün geçtikçe ortaya çıkan yeni arkeolojik ve papyrolojik belgeler kölelik sorununa yeni boyutlar kazandırmakta ve bu konudaki tartışmalar süreceğe benzemektedir.