"Bir sembol olarak da bilinen Abdullah Çatlı ve onun şahsında bir kuşağı anıyoruz. Şahsi çıkarlarını milletin çıkarlarına feda eden bir kuşağın. Devletin yönetiminin felç olduğu yargı ve hukukunun işlemediği bir dönemde bu millet ve devlet için ne yapabiliriz düşüncesindeydik."
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu birkaç gün önce bu sözleri Abdullah Çatlı'nın mezarı başında sarf etti. Dualar okundu ve sembol bir kez daha taçlandırıldı... Fakat enteresandır Yazıcıoğlu o mezarın başına gittiği gün bir işaret gibi dumanı üstünde bir kitap geçti elime. Gecenin Kapıları. 9 Ekim 1978'deki Bahçelievler Katliamı'ndan tam 30 yıl sonra. Sanki 7 gençten selam gibi...
Her şey doğruydu. Devlet için millet için çocukları katlediyor karşılığında beynelmilel kariyerler inşa ediyorlardı. Şimdi onlar o kanlı mezarlara koşuyorlar hâlâ. Biz o 7 TİP'li genci anıyoruz...
Ve evet Muhsin Bey biz de Abdullah Çatlı'yı unutmuyoruz! Unutturmanıza da izin vermiyoruz!
Ece Temelkuran / Milliyet gazetesi
Niye o romana o gerçeğe o hakikatin kendisine Gecenin Kapıları demiş ki Ozan Özgür?
Kapıyı açınca ışık giriyor kapatınca karanlık çöküyor da ondan. Derin sığlaşıyor oyun ortaya çıkıyor.
Şimdi siz derini mi arıyorsunuz yani? Öyleyse gidin 7 TİP'linin katillerine sorun. O iz sizi Susurluk'ta bagajında silahlarıyla ölene mezarı başında ağıt yakılana götürür.
Ya da en iyisi romanı okuyun. Orda yazıyor ne derindir ne değildir.
Güray Öz / Cumhuriyet gazetesi
'Kamplaşmaların yoğun olduğu bir dönem' diye kolayca nitelenemeyecek 1970'ler ortamının hızla 12 Eylül 1980'e doğru giden yönünün bugünden bakıldığında açıkça görüldüğü bir kitap Gecenin Kapıları. Son derece karanlık olayların münferit bir tezahür olmadığı aksine Çorum Maraş Balgat olaylarının ve en son da Bahçelievler Katliamı'yla senaryosu yazılan komplike bir gerçeklik olduğuna dair düşünceleri keskinleştiren bir kitap. Buradan bakıldığında Gecenin Kapıları'nı yakın tarihi aydınlatarak bugünü daha net görmeyi sağlayan bir büyütece benzetebiliriz.
Aysel Sağır / Radikal Kitap
Böylesine caniyane bir katliamı romanlaştırmaya girişerek çok ağır bir yükü omuzluyor Ozan Özgür ve yükünü dizleri titremeden taşıyor. Belli ki sadece aklının değil yüreğinin imbiğinde de yıllarca damıtmış eserini. Anlatımda sığlığa düşmeden naylon karakterlere duyarlılık gösterilerine yapay diyaloglara çalakalem düşünce akıtmalara Türkçeyi haber diline daraltan yavanlıklara yüz vermeden evrensel ölçütlerde sağlam bir roman yaratmış. Gecenin Kapıları ne kadar yerel görünürse görünsün on yıllar sonra dünyanın başka bir köşesinde Türkiye'nin siyasi tarihinden habersiz okur tarafından da edebiyat lezzetiyle okunabilecek bir eser.
Can Saday / Cumhuriyet Kitap