Bir akşamüstü iş çıkışında tanıştık Erol Demir'le.İstanbul'un belki de son en güzel yıllarını yaşamış kitaplarda filmlerde görüp bir türlü rastlayamadığımız gerçek bir İstanbul Beyefendisi duruyordu karşımda.Konuştuk dertleştik yazdıklarındaki samimiyeti sözleriyle de yansıtıyordu.O kadar kibardı ki insanın eli ayağı dolaşıyordu onu dinlerken.
İstanbul'u o yitip giden değerleri semtlerinin bile değişik gösteren tavırlarını göç dalgalarıyla bazı şeylerin de merkezinden kopup gittiğini ve çoğu insani duyguların kaybolmasının acısını anlatıyordu gözleri.Bir yandan da hicvin en güzel örneklerini duyuyordunuz söylediklerinde yazdıklarında.