Bu "tefsir"in temel mantığı Kur'ân-ı Kerim'in nüzûl ortamında ifade ettiği anlamı klasik tefsirlerden de istifade ederek okuyucuya özlü bir şekilde sunmaktır. Mâlûm olduğu üzere Kur'an'ın en temel mesajı "tevhit"tir. Allah'ın birliği anlamına gelen tevhit onun denginin ya da zıddının bulunmaması ulûhiyyete lâyık yegâne mâbut olması demektir.
(bk. Mâtürîdî Kitâbü't-tevhid s. 23)
Kur'an'ın anlattığı tevhit ulûhiyyetin birliğine olduğu kadar bütün varlıkların aynı ilâh tarafından yaratılmalarından hareketle insanlığın beşeriyet vasfındaki ortaklığına da vurgu yapmaktadır. Buna göre Allah insanın sahip olduğu bütün nimetleri bahşeden tek kudret olduğu için tâzim ve takdise lâyık yegâne mâbuttur. Bu gerçeği göz ardı edip çeşitli
sâiklerle başka varlıkları tâzim ve takdis ederek onları ulûhiyyete ortak kılanlar Kur'an'ın ifadesiyle "şirk" koşanlar
itikadî anlamda tevhit ilkesini parçaladıkları gibi bütün insanların birer "beşer" olmakla mensup oldukları birliği ve
eşitliği de yadsımış olacaklardır.
Aslında ilâhî varlık herhangi bir insanın veya zümrenin tekelinde olmadığı için saf bir tevhit inancı insanı hemcinslerine
karşı hem inanç ve gönül dünyasında hem de içtimaî hayatta özgürleştirecektir. Buna karşılık şirk ise insanın
başkalarına râm olup zillet içinde yaşaması demektir. Kanaatimizce tevhit inancının insan hayatına yönelik en somut sonuçlarından biri ve Kur'an'ın şirki ısrarla reddetmesinin affedilmez olarak nitelemesinin hikmeti budur.