" 'İster padişah olsun ister yoksul bir köylü insanoğlunun bazı davranışları var ki hiç değişmiyor' demiş. 'Sizin yaşadıklarınız bu davranışlara çok iyi birer örnek. Mesela sen açgözlülüğün yüzünden gözlerini yitirdin. Demirci paylaşmadığı için önemli bir fırsatı kaçırdı. Kuyumcu ise harvurup harman savurmanın bedelini çok ağır ödedi. Müezzin sabırsızlığı yüzünden sevdiği kadından oldu. Şapkacı ise kıskançlığından karısını ve oğlunu öldürdü. Sizler insanoğlunun yapabileceği yanlışların canlı birer kanıtısınız. Hep yanımda kalmanızı açgözlülüğün benliğimi ele geçirmemesini paylaşma duygumun körelmemesini savurganlığa düşmememi sabırsız davranmamamı ve kıskançlığa kapılmamamı sağlamanızı istiyorum.' Konuklar Padişah'ın önerisini ilgiyle dinlemişler." "Bu kitaptaki masalları annemden dinledim. Annem de yaklaşık altmış yıl önce bir masalcıdan dinlemiş. Dedem küçük kızının gönlünü hoş tutmak için bir masalcı tutmaktan çekinmemiş anlaşılan. Annem daha pek çok masal dinlemiş ama hepsini anımsamıyor. Bana da anlatmış ben de anımsamıyorum. Aslına bakarsanız bu kitaptaki masalları da çoktan unutmuştum. Yıllar sonra Antep'e baba evine döndüğümde biraz da rastlantı sonucu annem yeniden anlattı bu masalları. Masalların güzelliği karşısında şaşkınlığa düştüm. Gerçi annem çok iyi bir masal anlatıcısıdır. Ama beni etkileyen yalnızca annemin tatlı dili değildi. Masalların güzelliğindeki giz çarpıcı kurgusuyla içeriğindeki yoğun anlamda saklıydı. İnsanoğlunun kişiliğindeki temel özellikleri öylesine gerçekçi bir biçimde gözler önüne seriyordu ki bu anlatım karşısında hayranlık duymamak olanaksızdı."