Elinizdeki eser hafta içinde gelişen olayların değerlendirildiği haftalık sohbetlerden oluşmakla beraber eserde yer alan makalelerde kulluk ibadet sünnet gibi konulara yer verilmiştir. Ancak asıl öneme haiz konu Hz Peygamberin (S.A.V.) dindeki yeri meselesidir. Bu konu üzerinde hassasiyetle durduk. Zira Hz. Peygambersiz bir İslam anlayışının hâkim kılınmaya çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Bu dönem "Peygambere gerek yoktur Kur'an bize yeter" diyenlerin seslerini yükseltmeye bağladığı ve milletin kafasının karıştırılmaya çalışıldığı bir dönemdir. Bu zihniyetin kökleri günümüze değil 200 yıl öncesine dayanmaktadır. 1700'lü yıllardan itibaren Osmanlı İmparatorluğu nun üç kıtadaki hâkimiyetine birlik ve beraberliğine şahit olan İngilizler -ve diğer batılı ülkeler- bu birliğin temelinde Hz. Muhammed'in (S.A.V.) şahsına olan bağlılığın yattığını gördüler.
Bu temel tespitten hareketle batılı ülkeler İslam Topraklarında Peygambersiz bir din anlayışını hâkim kılmak başka bir deyişle sünneti safdışı bırakmak için harekete geçtiler. Binlerce ajan misyoneri görevlendirerek peygambere olan inancı dolayısıyla İslam âleminin birlik ve beraberliğini yok etme faaliyeti başlattılar. Goldzier Gaitana. Renan gibi müsteşriklerin Mısır'a gidip yıllarca hadis doktorası yapmalarının temelinde. Peygamber gerçeğini safdışı bırakabilme çabaları yatmaktadır.
Bütün bu faaliyetlerin neticesi maalesef bugün gelinen nokta olmuştur. Bugün hadis-i şerifte beyan edilen. "Rahat koltuğuna yaslanarak helal ve haram hükmünü hadislerde aramaya gerek yok. Kur'an bize yeter" diyenlerin ve bu sebeple yine hadiste beyan edildiği üzere "Okun yaydan fırladığı gibi dinden çıkanların " seslerini yükselttiği günleri yaşıyoruz.
Peki Peygamberin dindeki yeri nedir?
Hz. Peygambersiz din anlaşılabilir mi?
Cenab-ı Hak Kur'an'da bir din tarifi yapmaktadır. Bu anlatılan dinin Hz. Peygamberin şahsında hayata geçirilmesine somut hale gelmesine insanlara gösterilen bir örnek oluşturmasına sünnet denir. Yani Cenab-ı Vacibü'l Vücud Hazretleri ayetleri beyan ediyor. Sevgili Peygamberimiz de bu ayetleri müşahhas hale getiriyor. Necm Suresi'nin 53'üncü ayetinde beyan edildiği üzere; "O arzusuna göre konuşmaz. O'nun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir." Bu sebeple Peygamberimizin hayatı Kur'an'dır. Sünnet bu hayatın
kendisidir.
Veda Hutbesi 'nde de Hz Peygamber (as) ümmetine bıraktığı ve yapıştıkça asla dalalete düşmeyeceği iki emanetten birinin sünnet olduğunu haber vermektedir. "Ey İnsanlar! Size sımsıkı sarıldıkça asla sapıtmayacağınız iki emanet bırakıyorum; Allah'ın kitabı ve Resulü'nün sünneti" (İmam ı Malik Muvatta Kader 3 (2.899) Ibn-i Hişam. Sire c.3 s.251; Taberî Tarih c. 3s. 169)
Sünneti dışlayarak Kur'an 'ı anlamak mümkün değildir. Zira Sünnet Kur'an'ın uygulamaya konduğu bir laboratuardır. Kâğıt üzerinde yazılı olan kimya formüllerinin laboratuarlarda uygulamaya konması gibi. Kur'an ayetleri de Hazret i Peygamberin sünnetiyle müşahhas hale gelmektedir. Sünneti yok farz ederek Kur'an'ın hakikatini anlamak mümkün olmadığı gibi böyle bir iddiada bulunmak da ya büyük bir cahilliğin göstergesidir ya da İslam'ı yıkmaya çalışan batılı müsteşriklerin fikirlerinin sözcülüğünü yapmaktır.