İlk hatırladığım Eruh'ta 4 yaşındayken bana uçsuz bucaksız gibi görünen çorak tarlalarda babamla yaptığımız uzun yürüyüşlerdir. Ve lojmanın penceresinde annemle şarkılar söyleyerek çoğu zaman gaz lambasının ışığında babamın eve gelmesini beklemek... Sonra yeni bir yerden bir yere taşınmak sürekli. Sanki çok soradan bir olaymış gibi bambaşka bir yere gidip bambaşka insanlaral yeni bir hayat kurmak. Şikayet etmek aklımıza bile gelmezdi. Çünkü bu bizim hayat şeklimizdi babamın işi buydu ve yapacak çok şey vardı. O sorumluluğu sadece babam değil ailece hepimiz hissederdik.