"Ülke yeniydi. Türk doğruydu. Zaman açmazdaydı. Bir hamlede bıçağı çıkarırsa içindeki acı dışına fışkıracaktı. Etraf kirlenecek bu kez onu fark etmedim diyen de fark edecekti.
Bu ağır bir meseleydi. Yazar tartmıştı. Eli yanmıştı. Görmezden duymazdan gelmeliydi. Çocuk saatine baktı. Yelkovan kırılmıştı. Akreple baş başaydı..."
Akrep ile Yelkovan zamanı farklı hızlarda akan ve birbirine eklemlenen iki anlatıdan oluşuyor. Bir çocuğun kişisel tarihi bu ülkenin zorlu tarihiyle üst üste biniyor; iki geçmiş birbirinin içinden geçiyor. Bu iki akıntının dibinden "ötekiler"e ait lirik nostaljik esprili acılı anı nesneleri çıkarıyor roman ve bunlarla toplumsal bir dönüşümün kişisel panoramasını örüyor.