Neoliberalizmin kökeni 1770'li yılların ortalarında yaşayan Adam Simit'in liberal düşünceye yönelik çalışmalarına dayanmaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra birçok ülkelerde sağlık eğitim ve sosyal güvenlik gibi refah hizmetleri devletin temel sorumluluk alanlarına girmesine rağmen 1970'lerde yaşanan küresel ekonomik krize tepki olarak yeniden gün yüzüne çıkan liberal düşünce neoliberalizm krizin faturasını refah devleti politikalarına çıkarmış ve krizden çıkış olarak da piyasa dinamiklerine dayalı ekonomik toplumsal ve siyasal yeniden yapılanmayı öngörmüştür. Neoliberal yeniden yapılanma sürecinde devletin ekonomik ve sosyal aktivitelerine müdahalesinin azaltıldığı piyasanın gücünü egemen kılmak için işgücü ve finans piyasalarının kuralsızlaştırıldığı ve ticaret ve yatırımları uyarmak için emek sermaye mal ve hizmetlerin tam hareketliliğini sağlayan sınırların ve engellerin ortadan kaldırıldığı görülmüştür. Neoliberal ideolojinin sağlık hizmetlerine yansıması ise devletin sağlık hizmeti sunumundan çekilmesi ya da devletin rolünün azaltılması hizmet üreticisi sağlık kurumları arasına rekabet sokulması sağlık hizmetlerinde piyasa mekanizmalarına daha fazla yer verilmesi sağlık hizmetlerinin desatralizasyonu sağlık sisteminde hizmet sunumu ile finansmanın birbirinden ayrılması şeklinde olmuştur.
Türkiye'de sağlık sisteminin verimliliğini artırmayı ve sağlık hizmeti sunumuna rekabet unsurunu sokmayı amaçlayan neoliberal sağlık reform çalışmalarına esasen 1980'lerden itibaren başlanmış olup söz konusu sağlık reform çalışmaları günümüzde Dünya Bankası destekli Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla yeni bir ivme kazanmıştır. Temelde emek yoğun bir yapısı olan ve topluma eşit hakkaniyete uygun ve kaliteli sağlık hizmeti sunmayı esas alan sağlık sistemlerindeki bu dönüşüm gerek sağlık hizmetine ihtiyaç duyanları gerekse sağlık sistemi içinde aktif rol alanları önemli ölçüde etkilemiştir. Bu çalışma ile sağlık hizmetlerinde yaşanan neoliberal dönüşümün sağlık sistemi ve sağlık sisteminin en temel unsuru olan sağlık insan gücü üzerindeki etkilerinin sosyo politik kritiği yapılmış ve ülkemiz sağlık sistemindeki dönüşümünün hangi çerçevede ve hangi yaklaşımlarla yapıldığı ve dönüşümün gerek ülkemiz sağlık sistemi gerekse sağlık insan gücü üzerindeki etkileri anlatılmaya çalışılmıştır.