Marcel Proust'un dev yapıtının altıncı cildi Albertine Kayıp tam da Mahpus'un bittiği yerden başlıyor: "Mademoiselle Albertine gitti!" Hizmetçi Françoise'ın bu ünleminin yankısı romanı genişleyen halkalarla kuşatıyor: Andrée'yle yüzleşme birbirini izleyen telgraflar Boulogne Ormanı'ndaki sarışın birbirini yankılayan Combray ve Venedik... Gelgitin ardından bir gondol gezintisinde ağır ağır açılan yeni ufuklar.
Kayıp Zamanın İzinde hem komik romandır hem trajik roman hem serüven romanıdır hem şiirsel roman hem düşlerin romanıdır hem de imgeler romanı...
"'Mademoiselle Albertine gitti!' Istırap insan psikolojisine psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder. Daha bir dakika önce hislerimi tahlil ederken Albertine'le son bir kez görüşmeden bu şekilde ayrılmanın en çok istediğim şey olduğuna kanaat getirmiş Albertine'in bana verdiği hazların vasatlığıyla beni mahrum ettiği hazların bolluğunu karşılaştırıp kendimi çok zeki bulmuş onu artık görmek istemediğim sevmediğim sonucuna varmıştım. Oysa 'Mademoiselle Albertine gitti' sözleri kalbime öyle bir acı saplamıştı ki bu acıya pek uzun süre dayanamayacağımı hissediyordum. Benim nazarımda bir hiç olduğunu zannettiğim şey demek ki aslında bütün hayatım her şeyimdi."