Anton Çehov 1890 yılında Rusya'nın en doğu ucuna doğru zahmetli bir yolculuğa girişti. Sonrasında bir nüfus sayımı için Japonya'nın kuzeyindeki Sahalin Adası'nda binlerce tutuklu ve yerleşimciye söyleşiler yaparak üç ay geçirdi.
Sahalin Adası'nda tanık olduğu şeyler -kırbaç cezaları erzak ve ikmal malzemelerinin zimmete geçirilmesi kadınların fuhşa zorlanması- Çehov'u hem son derece şaşırtmış hem de öfkelendirmiştir. ''İnsanın aşağılaşmasındaki en uç sınırı kendi gözlerimle gördüğüm düşündüğüm zamanlar oldu'' diye yazarken özellikle de bir cezalandırma kolonisinde aileleriyle birlikte yaşamak zorunda bırakılan çocukların çektikleri zorluklardan etkilenmiştir. Bir mektubunda şöyle der:
''Amur Irmağı boyunca Sahalin'e giden buharlı gemide karısını öldürmüş ve ayakları prangaya vurulmuş bir mahkûm vardı. Altı yaşındaki kızı da adamla birlikteydi. Mahkûm nereye giderse babasının prangalarına sıkı sıkıya yapışan küçük kızcağız da onunla birlikte sürükleniyordu. Geceleri çocuk tüm o mahkûmların ve askerlerin oluşturduğu yığının içinde uyurdu.''
Daha sonra Çehov bağış ve yardım katılımlarını çözüm olmadığı devletin mahkûmlara davranılmasını finanse etmesi gerektiği düşüncesini benimseyecekti. Sahalin'deki gözlemleri 1893 ve 1894 yıllarında bir toplumbilim çalışması olarak yayınlandı ve ibretlik bilgi verici bir çalışma olarak kabul edildi.